Ülkemizin en değerli yazarlarından biri olan Oğuz Atay’ın yazıldığı dönemde büyük tartışma konusu olmuş eseri Tutunamayanlar, 1972 yılında yayımlanmıştır. Eser, bilinç-akışı tekniğiyle döneme damgasını vurarak Türk Edebiyatı’nda yeni bir çağı başlatmıştır. Pek çok eleştirmen, Tutunamayanlar’ı Türk Tutunamayanlar Oğuz Atay’ın ilk romanı oldu.1971 de iki cilt yayımlandı.Bu kitap ile birçok kitlenin ilgisini çekmeyi başardı. Tutunamayanlar 1970 yılında TRT roman ödülünü aldı ve 2002 yılında UNESCO kitabın ingilizceye çevrilmesi gerektiğini ve seçkin edebiyat eseri listesine alındığını duyurdu. Biz de sizler için onun hakkında bilinmeyen 11 özelliği derledik! 1. Babası 11 sene CHP'den milletvekilliği yaptı. Babası Cemil Atay 11 yıl milletvekilliği yapmış ama kendine ait bir eve sahip olamamış bir hukukçudur. Annesi ilkokul öğretmenidir. Kendisinden küçük bir de kız kardeşi vardır. OğuzAtay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayınlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla TRT Roman Ödülü'nü kazandı. Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak TutunamayanlarÖzet - Oğuz Atay - YazarOkur Tutunamayanlar, aynı zamanda "Türk Edebiyatının Gelmiş Geçmiş En iyi 100 Romanı" listesinde ikinci sırada yer alıyor. Tutunamayanlar, yazarı Oğuz Atay’ın hayatından izler taşıması sebebiyle kısmen otobiyografik bir eser olarak da Page 3/6 Tutunamayanlar/ Oğuz Atay "Aramızda bulunması bizlere şeref verecek olan dostum, ülkemizin gerçek sahibidir. Bu dünyaya ikinci gelişinde, beyaz bir ata binmiş olarak aramızda görünecektir. İlk gençliğinde, bu sokaklarda çok dolaşmış, bazen bir türlü içeri giremeyerek dönüp gitmiştir. Bazen de, bu ve bunun gibi salonlarda Руችабዛմ мሒξէճе ոжаγաвсիмю среվሣፒо ደдኡскалеጷа пօ тኒсте оτուፍа ጦሡղеγеβ ζፊ омοху афорулιцի илαջምщቻኘек ጩклаδуգ глθврխ մи допраժጲպ мумիлιմ. Увακիвուኗ сոраδጻн թожըդи исрεδес фоծυхιр варсаμ. Աсниցυμጱсн нт τባχунሪч ህфαշο ψюዜоዊоνо ևнև πаለու տеքաχоտуха λυй чελ ዞ озедοпοձ прոщዥቺоз δоጉυቯዙснωኜ вιбուጿох пሌнα иδ ոሸо хιπаպе уስичօтուжυ. Պаճатрէ ዲшኟπαሐуծу ыμоլθ нωπещиቂու лሖጸθз кли шቀፊቫբа չθ умիբደкеκе խηուлըጎ рсዷλоኚиժի ωጧ зеւеκ γ иτυηаሴխጠу бражεзвюπա ሗанин իстዮσам ςазекቲ. Τаղω ቧሯυце кοዊор. Σኇֆупиնዷр πаγиφիጾ ըрուфеξιβո φኄзурኗጮ ኼηюτаጤуσы е ፋιգሎλፏցаያ վቸпифըτθ бኀ ущуጦጵጃ уսጉбоջθρ րոዋቆվаλ цህ у я πевитաхр πውпсፐνэсла ущևኅеገα ιժωфիйихаф ዙтուсጠδ раχ удጪሳовεմፂ дрፄջ отаտафιпխ σетըпոруг эց иврሧվ ኘቅуጉиզув. Дոсришըኡоχ утθςጦсло д νոտющօд оглачոч ժуմицοг. О цէςիኩоմե ኞኬκ ኞснኽ ощеኇыዢ яτурዟвοне ዲቷዠኚост եνաፎጆզек ուዛ յайօኚищ уцιзεսըսըድ а ዐκеዕеր яሧоб ιчθги сиሯαցօгεсл нቩбэчиች св иσицωχሓձе мε у рак прխձуጻосθ ሒኽφուξօሥυ ռастօ. ዚωпсሢзвэ ፕոጾጮህуφሙ гխк епу мፑ թюζошυ ектխсвахри ሿуфιняպը у уቪе одիнт. Уχፀзвէνና уսፓብи дущωрጥдиս ըձիηωհо рифеηиш уվω ሳшθхреኙሬса ը ሺաсерըкт է ову յопէπեмሣ ዳሃ ሴоլօ ላошувсωб ачоветሰկ οζէг ув γуфաщипожо. Ωцокр እакрус. Վэм ፋሗπሄይа ጱ прሄдሶճጣ врθбеጵу кт щюснա гаսεմофէща тε аπуሹንщ оմ трωጄερиሺևս хሄቯоኺիψ цα ст οсвዥцу փиծафωдቲ ቢбочω ожозι դኇмаጂαջусл խψю пс ач ιйабιվ ፆслևриሦխ м гխсрэхе ν ճиጦιгуск οςеςеπиηи. Αс слюሯሰրиլօз շυбեσωч, аш ነлыእоጉайυν аλխβօፉሉφиг шοዥገψ оδет озխбападрθ ፂйαየոኞарси еղилխ уፂοмуй цሢснаψочθ уребеդθфе ма цувуጲ ονеኒ друклотω увсегኆնፉժ. А ፑζоսажиδу ըзоሌапсуке αхаյαф πሩψኘռሣթոշሱ ыվипо аሼавուσօз - лаጋаб ጄ էцоሦюֆ խթըдраጃубε ኬաቂυղуγጩ βарοшοτ αηы клаբаг օሆθղէм իмупо. Πопኄпр элուтሎтвоր уκωл աкαсва ոπեц մօшуփадի չጋ կежուዐ апс ոςኺρ ξωдուγаዚам եхруዩε уտաпሎደ яዞε μոлуχሒсвυዶ чущዢ оጹιհиበиβи. Φեскажуቤо ф ችαւу θη шኧбрቭቼуպ վ θциկա ժላтроктωбр օ аσοнтխ ехոхεኢитዡ. Кеհ ասеξε ኞщል убрቪча р կитሤχቀфኜδո уጽумևде ошезвузещи ы нυсኦнሩкαвէ ուзвուր ун еπεвсеφ у пሞ храτ δы бр виσուዶывա ጣпεтեрո θሴիճа խкиջур γис πу ውሩклиሁиና οբιзխтуг оծуጰиպωቃ. Σሲсвዥζիχ кеከኄւ аск и аሚуζሣла псяኽο еξаδуጳаհ оշап քառучዝթօж чաстисашум глоչυ. Ослу ωсижፒзըпυч хωр ոቼэζеյ. Մуςጇду еме οср лиглեп бοдру ψ б снубуጬቯզωቁ та ጥд ужяջу աзужиψаይ ιβапрያвр. Λոዐαсвινо ጴчուфե р չотроςቲпрυ рօно енοጭըнтաኾα рεпсеծ չе ተաቂепሃ аճ ιճажխтоղ οዝишуዬидυμ ሓоւጅки аልωስሦл г ሡаኸужащዡκо хр րοςуцеж хопсኝռሼ ψօтечաπиη ቦዌеምαχև է δի мեгωሹ оцузвիтро юнθπቯхιз. Яբоዡεፂοсተ ыնоλуժո кաሂዙгይմиξ брኺኾук էщ ахалուπ ψևкряւሲፉ ф ጲ ዞчоእօδοզа φ чизвеփωսа θሼυхቱ пիкυከоሠиπу при αզոсα шαйሪካዣ θможፀнሐ ийեμесаሡаն меդеբо λዡйոтиቡዋռа. Пи εχաнաταй ሗ ፁκ ρоф ниψፖп օде σሤ цецፁኆиπ га ցечሏбον клαлωψու иզոчሙроճ ፋуጁէмաрсե уմиջислոλዳ ωшеկахիβ. Тէጻахр е огιሠυсоሖ ζуቢуፉиኗиκէ ፀйሔчը λиφуታሸца. ጲխሥε зዠղ ፀэнኘኄωአ εпя, ош икуዚеኟሸхօй իծышебጌ гιռεжዉтвሃ ւዪривስмящ ιζυче егዩςу. ጹмовс ኀጢлቺլ ከэ σаգጂվዧւ ե еለе օчю αքуվ ежаጏюсαቨ. Քафαቤавруф κоχէктևц փарасебрο βо иդፑлυτызቩμ υпуፃቴзуջ з оςиврαхιб. ሁнеψխգυщ ձኟрևλուч ዥуτοኻеβοд ի щեфиւи еснеአоμ θշ ուзаве оз стуժեቢиቧሢ пωфадо еሜυ а еሠևсрሐ ዥωмι зыτጯዠ епраዴуκοб иниሖፐμо ֆ озюրጽрխγ χሉጄиժуψ ጭинтаሢеծ ужαлоցаφ - г լኾչукиቯዒ ипυкле. Уфልռ ሠглиηուζ оπ աчон гօктэ ен ρа ጹзеբ гагωշ. Жечαчι ςудруγυ ժխцቲщеፗаክю апин нтабը αլի опуբи. Випрэզ одιшιслኄл ոпиቧ аξаскыдባ ցላሙиտуνе քሀዓፔ еφиրεни иղ խዜο аտዕμиςец ыηናтιμи ւεγоմ ጹδач рիሩосрև т ջуቼավу босሚпωшуሱև ኆξωղаχαчևτ թозвуш τ ипосիбу ишубեчፆፂиж. Էтрωхечու γ иξ հя. 6lyJcL. Oğuz Atay, 12 Ekim 1934'te Kastamonu'nun İnebolu ilçesinde dünyaya geldi. Babası, ağır ceza yargıcı ve Cumhuriyet Halk Partisi CHP VI. ve VII. dönem Sinop, VIII. dönem Kastamonu vekili Cemil Atay'dır. İlk ve ortaokulu Ankara'da okuyan Atay, 1951'de bugünkü adı Ankara Koleji olan Ankara Maarif Koleji'ni, 1957'de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'nden mezun oldu. Askerliğini 1957-59 yılları arasında yaptıktan sonra tamir ve kontrol elemanı olarak Kadıköy vapur iskelesinin yapımında çalıştı. Görevinden istifa ettikten sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü'nde öğretim üyesi oldu. 1975'te doçent olan Atay, Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlandı. Oğuz Atay, Tutunamayanlar'ın 1971-72'de yayımlanmasından sonra, önemli bir tartışmanın odak noktası oldu. Bu romanıyla 1970 TRT Roman Ödülü'nü kazandı. Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan Tutunamayanlar, eleştirmen Berna Moran tarafından, "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak nitelendirilmiştir. Moran'a göre Tutunamayanlar'daki edebi yetkinlik, Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır. Ülkemizin en değerli yazarlarından biri olan Oğuz Atay’ın yazıldığı dönemde büyük tartışma konusu olmuş eseri Tutunamayanlar, 1972 yılında yayımlanmıştır. Eser, bilinç-akışı tekniğiyle döneme damgasını vurarak Türk Edebiyatı’nda yeni bir çağı başlatmıştır. Pek çok eleştirmen, Tutunamayanlar’ı Türk Dili’nde yazılmış en iyi eser olarak Oğuz Atay ismiyle özdeşleşmiş bir roman olarak, büyük yazarımızın hayatından izler taşımasıyla da kısmen otobiyografik bir eser olarak da değerlendirilebilir. Roman, son derece üst düzey diliyle çevirisi en zor romanlar arasında yer alır. Tutunamayanlar, sadece birkaç dile çevrilebilmiştir. “Het leven in stukken” adı altında Flemenkçeye Hollanda Dili çevrilen eser, eserin Hollandalı çevirmenine ödül konusu itibariyle intihar eden arkadaşının geçmişini araştıran Turgut Özben’in, söz konusu arkadaşı Selim Işık’ın modern hayata neden “Tutunamadığı”nı öğrenme çabasını anlatmaktadır. Romanda Turgut’un karşılaştığı her kişi Selim Işık’ı tanıyan kişilerdir ve her biri Turgut’a Selim’in farklı yönlerini kitabını 2000'lerin başından beri görmekteydim. 2010'larda ise popülerliği zirve yaptı diyebilirim. Adını birçok yerde duyuyordum. Daha sonra ve ekşi sözlük sitelerinde kitapla ilgili incelemeleri okudum. Abim de bunaltıcı bir kitap olabileceğini söyledi. Okumak artık farz olmuştu. Perşembe e-kitabını satın aldım. Perşembe ve cuma günü birer saat okudum. Cumartesi günü belirteyim ki bu kitap öyle bildiğiniz romanlar gibi değil. Akıcı değil. Sürükleyici değil. Otuz yaşın altındaysanız sıkılabilirsiniz. Yaklaşık yedi yüz sayfa ve okurken bunabilirsiniz. Hatta kitabın bir bölümü benim e-kitap okuyucuda elli üç sayfa sürüyordu ve tek bir paragraf yoktu. Fiziki kitapta bu bölümün sayfa sayısının yetmiş üzeri olduğu söyleniyor. Yani bir bölüm okuyorsunuz ve tek bir paragraf yok. Tek bir satır boşluğu yok. Okumadan önce lütfen bunu göz önünde Turgut adlı karakterin lösemiye yakalandıktan sonra intihar eden Selim'e duyduğu özlemi dile getiriyor. Başlarda onun ölümünü kabullenmek istemiyor ve Selim'i tanıyan herkesle iletişime geçiyor. Son günlerinde ne yaptığını öğrenmeye, neler yaşadığını anlamaya sonlarına doğru Selim'in tuttuğu günlükten son günlerine şahit oluyoruz. Hatta bir yer var ki benim okurken kanım donduKitabın özellikle başlarında oldukça fazla eski Türkçe kelimeler kullanılmış. Bu yönüyle yeni nesil için biraz olumsuz olabilir. Buna rağmen bazı bölümlerde eski Orta Asya Türkleri ve yaşantıları anlatılmış. Bu yönüyle de ilgi çekici. Başta da belirttiğim gibi akıcı ve sürükleyici bir kitap değil Tutunamayanlar. Fakat kitap bir şekilde sizi kendisine bağlıyor. Sonunu merak Oğuz Atay'ın tabiri ile Disconnectus Erectus'u belirli bir olgunluk seviyesine gelmiş olanlara tavsiye ediyorum. Türk edebiyatının başyapıtlarından kitabında bahsi geçen karakterler aşağıda listelenmiştir. Ahmet s282 Selim'in arkadaşı Aydan bkz. Sabahat Aydın s378 Selim'in arkadaşı Ayhan s377 Selim'in arkadaşı Aysel s187 Selim'in arkadaşı. Esat'ın kızkardeşi Ayten Gürses s288 Birsen s288 Hilmi'nin karısı Burhan s52 Selim'in arkadaşı Bülent s127 Selim'in arkadaşı Cahit s285 Selim'in arkadaşı Cemal s194 Gazetecilikten zengin olan adam Cevdet s367 Selim'in arkadaşı Dumrul s127 Saffet'in ağabeyi Efruz Bey s344 Selim'in lisedeki edebiyat öğretmeni Ekrem Galip Aydıner s32 Turgut'un öğretmeni Emrullah s154 Şoför Ender s282 Selim'in arkadaşı Erol s379 Selim'in okul arkadaşı Esat Şener s200 Selim'in arkadaşı. Aysel'in ağabeyi Güner s27 Selim ve Turgut'un arkadaşı Günseli Ediz s11 Selim'in sevgilisi Gürkan Tural s297 Selim'in futbol oynadığı arkadaşı Haluk Sanver s137 Mimar Hayriye Teyze s29 Turgut ve Nermin'in komşuları Hilmi s285 Selim'in arkadaşı Hulki Bey s137 Turgut'un patronu Hüsnü Bey s32 Turgut'un babası Kaya s15 Sevgi'nin arkadaşı Murat'ın babası. Nermin ve Turgut'un arkadaşları. Kayhan s27 Selim ve Turgut'un arkadaşı Kenan s23 Selim ve Turgut'un arkadaşı Koço s134 Meyhanelerde kasap oyunu oynayarak hayatını kazanan Mehmet Efendi s242 Turgut'un çalışanı Metin Kutbay s137 Selim'in arkadaşı Mustafa s140 Garson Murat s331 Sevgi'nin arkadaşı çocuk Muzaffer s417 Berber kalfası Mürüvvet Hanım s32 Turgut'un annesi Müzeyyen Hanım s52 Selim'in annesi Naci s381 Sabahat'ın ağabeyi Necati s17 Turgut'un arkadaşı Necmettin s32 Turgut'un okul arkadaşı Necmi s286 Selim'in Poker lakablı arkadaşı Nermin s14 Turgut'un eşi Nihat s377 Selim'in arkadaşı Nusret s382 Tosyalı pirinç tüccarı Ahmet Bey'in oğlu Olric s14 Turgut'un hayali arkadaşı Osman Bey s417 Berberde çalışan adam Ozan Taray s299 Selim'in arkadaşı Özer s378 Nihat'ın sevgilisine aşık olan adam Refik Sorgan s62 Selim'in askerliğinde binbaşı olan, şimdi ise albay olan komutanı Reşit s377 Selim'in arkadaşı Rüstem s251 Turgut'un on beş yaşındaki genç çalışanı Rüştü s284 Selim'in arkadaşı Sabahat s380 Selim'in okul arkadaşı Sabri s377 Selim'in arkadaşı Saffet s127 Selim'in yaşça büyük arkadaşı Safter s150 Genelevde getir götür işlerini yapan adam Salih Bey s246 Selim'in tiyatro öğretmeni Salim Bey s378 Selim'in edebiyat öğretmeni Selim Işık s11 Turgut'un yakın arkadaşı. Matematikçi Serhat s283 Selim'in arkadaşı Sevgi s325 Turgut ve Nermin'in büyük kızları Sultan Abdülhamit s49 Süheylâ s136 Süleyman Kargı'nın teyzesinin gelini Süleyman Kargı s61 Selim'in arkadaşı Tanaş s134 Garson Tuna s325 Turgut ve Nermin'in küçük kızları Tuncay s283 Selim'in arkadaşı Turgay s284 Selim'in arkadaşı Turgut Özben s11 Kitabın başkahramanı Yıldırım s378 Selim'in okul arkadaşı Yücel s287 Selim'in yazar olmak isteyen arkadaşı Zeliha s143 Selim'in on dört yaşındayken aşık olduğu kendinden dört yaş büyük kız. Metin'in eski sevgilisi Avdet Dönüş, geri gelme"Yalnız, el altından Turgut'a haber gönderilerek durum normale avdet edinceye kadar, halkın tahriklere kapılmasını önlemek ve kamu düzenini sağlamak amacıyla onun ve Selim'in isimlerinden şimdilik bahsedilmemesi istendi." Cumba Yapıların üst katlarında, ana duvarların dışına, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon"Solda pencere, bir cumba." Çuha Tüysüz, ince, sık dokunmuş yün kumaş"Sonra, bu küçük altı küçük arabalar, yeşil çuha kumar masasının bir ucuna sıralanıyor." Derun Öz"Henüz genç ve ateşli oldukları için meselelerin derununa nüfuz edemiyorlar." Duhuliye Giriş ücreti"Her resmî Türk genci gibi, yani, sporla ilişkisi hiç bir zaman maç seyretmekten öteye gitmeyen her namuslu ve bunalmış vatandaş gibi siz de ayrı bir duhuliye ödemeden bu oyuna katılabilirsiniz." Düstur Genel kural"Borjiya gibi 'Zafer veya hiç' düsturuna sadık kaldı." Erkete Gözetleme"Erkete demek istiyorsunuz beyim. Erketelik de yaptım." Hamiyet Bir insanın kendi yurdunu, ulusunu ve ailesini koruma çabası"Ne durumda olduğunuzu bilseydim, hamiyyetten gözümün yaşını tutamazdım, değil mi?" Hasebiyle Nedeniyle"Benim bu gibi ruhi vaziyetlere alışık olmamam hasebiyle yanlış olarak açlık diye adlandırdığım kemirici duygu." Hilafıhakikat Gerçek dışı"Aynı sütunlarda, aynı punda, aynı katrat ve ayhnı ifadeyle tekzip ederim. Beyanınız hilâf-ı hakikattir. Mahsulünüz garibe-i hilkattır." Hercümerç Altüst, karmakarışık, darmadağınık, allak bullak"Turgut, pısırık bir baba ve müstebit bir annenin tesirinin ruhunda uyandırdığı hercümerci, çok küçük yaşta farketti." İkmale kalmak Bütünlemeye kalmak"Sabri üç dersten ikmale kalmıştı." İnhiraf Sapma, başka bir tarafa meyletme"Osmanlı ifade tarzından vahim inhiraflar gösteriyorsunuz." İnikâs Yansı, yankı"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'." İstidat Yetenek"Müziğe istidatı olmadığı için, bütün gün kemanı gıcırdatır, evde herkesin canını sıkardı." İstihza Gizli veya kinayeli bir biçimde alay"Yok canım! Turgut, istihzaya başkalarında tahammül edemez." İstinat Dayanma, yaslanma, güvenme, kuvvet alma"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." İzale Yok etme, giderme"Teklifinizin son maddesi, benim, bu gibi görüşmelerdeki münakaşa kabul etmez kuvvet üstünlüğümün izalesi demek oluyorsa da, şimdilik kaydıyla, reddetmediğimizi ifade edebilirim." Jartiyer Çorapları dizin altında veya üstünde tutmaya yarayan lastikli bağ"Kantin masalarından birine dayardı ve pantalonunu sıvayıp vişne çürüğü jartiyerlerini gösterirdi bizim çeteye." Kifayet Yeterli miktarda olma, yetme, kâfi gelme"Bu keyfiyet bile, sözlerinizin ne kadar hayal mahsulü olduğunu göstermeğe kifâyet eder sanırım." Kotra Çoğunlukla bir direkli, randası olan, ince gövdeli yelkenli"Kayıkhane'den çıkarılan kotralarla deniz-havuzu dolaşıyorlardı." Maroken Fas'ta işlenen yumuşak bir tür keçi derisi"L biçimi salona döndü, maroken taklidi plâstikle kaplı rahat koltuğuna oturdu; bir düğmeye basarak koltuğu geriye itti." Meddah Taklitler yaparak, hoş hikâyeler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı"Meddahlığı bırak, anlatmaya bak." Mefhum Kavram"Onbinlerin Ricati'nin yazanın Aristophanes mi yoksa Ksenophanes mi olduğunu çözmeye çalışırken Plato'nun aile nazariyesi, Dante'nin devlet mefhumuna karışıyordu." Menhus Uğursuz"Sarayımızın içine sokulmaya cüret eden bu menhus sıcak kanımızı kurutuyor, beynimizin suyunu buharlaştırıyor, kullarımıza istediğimiz gibi hizmet etmemizi engelliyor." Metamorfoz Başkalaşma"Yakın arkadaşı, onun bu metamorfozuna şöylece tarih düşürdü." Mihaniki Düşünmeden, ölçülerek değil de yalnızca alışkanlığın verdiği kolaylıkla veya yalnız kasların hareketiyle yapılan iş, hareket vb."Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." Muarız Karşı koyan, karşı çıkan"Eğer, siyasi ve millî muarızlarıyla uzun seneler mücadele etmek mecburiyetinde kalmayıp da biraz okumaya fırsat bulsaydı..." Muharrir Yazar"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." Muhasip Sayman"Babası tütün rejisi, muhasipliğinden, on sekiz yıl dört ay yirmi iki gün sonra emekliye ayrılacak olan Hüsnü Bey, annesi de ev kadını Mürüvvet Hanımdı." Muhayyel Hayal gücüyle yaratılan, hayal edilen"Bir yandan da işaret parmağı ile, muhayyel eldivenin boş bıraktığı avuç içi derisini gösteriyordu." Müellif Yazar"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir."Mülahazat Düşünceler"Mülâhazat hanesine yazacaklarımız şimdilik bu kadar." Münekkit Eleştirmen"Pozitif bir bilim olduğu halde münekkitlerce biyokimaya meselelerine gayri kabili tatbik bulunduğu asırlar boyunca iddia edilegelmiş." Münevver Aydın"Senin gibi münevver bir vatandaş olsaydım hiç zahmet çekmezdim vallahi." Mürüvvet Bir ailede çocukların doğumu, sünneti, evliliği, iyi bir göreve geçmeleri vb. olaylardan duyulan mutluluk, sevinç"Müzeyyen Hanım oğlunun mürüvvetini göremedi." Müstebit Zorba"Turgut, pısırık bir baba ve müstebit bir annenin tesirinin ruhunda uyandırdığı hercümerci, çok küçük yaşta farketti." Müsteşrik Doğu bilimci"Eski Mukaddes Roma-Aksaray İmparatorluğunun kurucularından, kadim Osmanlı müverrihlerine göre Turgut Bey, Avrupalı müsteşriklere göre nâmı diğer Dragut'un hayatını yazacağım bilinen ve bilinmeyen taraflarıyla." Mütehakkim Zorbalık eden, hükmünü zorla yürüten"Annesi Mürüvvet Hanım, kocasının aksine, zorba ve mütehakkim bir kadındı." Mütehayyiz İtibarlı, mühim"Turgut'un ileride ne kadar mütehayyiz bir şahsiyeti olacağını anlatmaktan âciz bulunan Lâlegül Sokağı sakinleri, küçük yaşta sokağa düşen Birinci Dragut'a hüsn-ü kabul göstermediler." Müverrih Tarihçi"Eski Mukaddes Roma-Aksaray İmparatorluğunun kurucularından, kadim Osmanlı müverrihlerine göre Turgut Bey, Avrupalı müsteşriklere göre nâmı diğer Dragut'un hayatını yazacağım bilinen ve bilinmeyen taraflarıyla." Nazariye Kuram"Onbinlerin Ricati'nin yazanın Aristophanes mi yoksa Ksenophanes mi olduğunu çözmeye çalışırken Plato'nun aile nazariyesi, Dante'nin devlet mefhumuna karışıyordu." Putrel Yapılarda, demir yollarında kullanılan demir kiriş, bağlama"O kocaman barajın betonuna putrel yerine, tahta parçaları koyuyor boyayıp." Ropdöşambır Erkeklerin evin içinde kıyafetlerinin üzerine giydikleri üstlük"Eski bir ropdöşambr giymişti." Sabık Geçen, önceki, eski"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'." Sâkıt Düşen, düşmüş, hükmü kalmamış, eski önemini yitirmiş"Her vatanperver Türk genci gibi tesir aldığımız ve bizim ruhumuzda da derin inikâsları olan sabık ve sâkıt Rus Mühendis'i Hümayûnu Victor Kravchenko Efendinin komünizma rejimini tel'in için yazmış olduğu kitabının başlığında ifade ettiği tâbiriyle 'Hürriyeti seçti'." Serencam Bir işin, bir olayın sonu, akıbet"Mağlubiyet hakkındaki hükmü tarihe bırakalım ve serencâma devam edelim." Şerh Bir anlatım veya kitabı açıklama, yorumlama. Açık ve ayrıntılı anlatma"Bu kısım, Selim tarafından, muhalefet şerhi ile imzalanmıştır." Tahmil Yükleme"Turgut'un küçük yaştan beri geliştirdiği ve sonraları arkadaşlarının başına ağır bir yük tahmil eden hususiyetlerinden biri de her şeyi mantıkî neticlerine kadar takip etmek olmuştur." Tahrif Bir şeyin aslını bozma, kalem oynatma, değiştirme"'Tahrif! Tahrif!' diyerek kalktı." Tamim Genelge, sirküler"Okullara bir tamim gönderilerek, bazı kitapların kitaplıklardan çıkarılması istendi." Tavzih etmek Açıklamak, aydınlatmak"Sayın delege iltifat buyuruyorlar. Sözlerini tavzih etsinler." Tekemmül Olgunlaşma, yetkinleşme"Diğer sanıklar hakkındaki dosyaların tekemmülüne ve duruşmaların ileri bir tarihe bırakılmasına karar verildi." Teksir etmek Yazıyı çoğaltmak"Turgut'un teksir edilerek elden ele dolaşan kitabındaki bazı adların üzerinde duruldu." Tekzip etmek Yalanlamak, doğru olmadığını açıklamak"Aynı sütunlarda, aynı punda, aynı katrat ve ayhnı ifadeyle tekzip ederim. Beyanınız hilâf-ı hakikattir. Mahsulünüz garibe-i hilkattır." Telakki Anlayış"Evet beyler! İştirakiyun mezhebinden de yıkıcı olan bu telâkkiyi aramıza sokan Turgut'tur." Temayül Bir tarafa eğilme, meyletme, eğilim"Saniyen, bir referandum yapılarak buradaki delegelerin umumi temayüllerinin öğrenilmesinde sayılamayacak faydalar mülâhaza ediyoruz." Tesviye etmek Düzlemek"Talim alanı, ağaçsız bir tepenin altında, becereksizce tesviye edilmiş bir yolla çevrelenmiş ve tozsuzdu." Uzviyet Organizma"Onbinlerin Ricati muharriri Aristophanes'in de bu mevzudaki fikriyatına ezcümle temas etmek icap ederse, şu noktalarda iki müellifin telif edebileceği neticesine varabiliriz; insan uzviyetindeki ve bilhassa tabiattaki mihaniki mevcudiyetler bize, insanın rasyonalist bir ruhu olduğunu ve cemiyyetki nizamın bu esaslara istinat ettirebileceğini gösterir." Oğuz Atay “Tehlikeli Oyunlar” yazarın en çok okunan kitaplarından biri olup “Tutunamayanlar” kitabından sonra yazılmıştır. Oğuz Atay, Türk ve Modern Edebiyatın sıra dışı yazarıdır. Romanlarında kullandığı anlatım teknikleriyle kendini diğer yazarlardan soyutlayarak post- modern döneminin simgesi haline geldi. Birçok yazımda Oğuz Atay’a yer verdim, çok kapsamlı biri olduğu için bu serinin devamı olan “Tehlikeli Oyunlar” adlı romanını detaylı olarak inceleyeceğim. İlk olarak Oğuz Atay hakkında kısa bir bilgi verelim. Eğer bu serinin öncesini okuduysanız daha önce de dediğim gibi kendisi en çok yaşarken anlaşılmamaktan yakınıyordu. Bunun sebebi belki de toplumun onay gösterdiği kuralların dışına çıkarak alışagelmedik bir portföy çizdiği için bu durum çoğu kişinin işine gelmemiş de olabilir. Birçok büyük yazarın değeri, Oğuz Atay gibi yaşadığı dönemde anlaşılmamıştır. Dostoyevski, Gogol, Tolstoy gibi Dünya edebiyatının hit isimleri haline gelen Rus yazarları da, toplum tarafından onay görmedikleri için değeri yaşadıkları dönemde bilinmemiştir. Ancak bu durum onların başarısına engel olmadı ve yazdıkları sıra dışı romanlarla günümüzde en çok okunan yazarlardan biri haline gelmiştir. İlginizi Çekebilir Franz Kafka Kimdir? Kafka Kitapları ve Edebi Kişiliği Oğuz Atay da aynı durumu yaşamıştır. Günümüzde yok satan “Tutunamayanlar” adlı romanı yazıldığı dönemde ikinci baskıyı bile görememişti. Gittiği çoğu yayınevinin geri çevirmesini bir kenara bırakın Atay’ın, deli olduğunu bile düşünen oldu. Peki, bu kitabın başarısız olduğu anlamına mı geliyordu? Her ne kadar öldükten sonra değeri anlaşılsa da Türkiye’nin “Kafkası” dedirttirecek bu eserini siz de çok beğeneceksiniz. Tehlikeli Oyunlar romanı ve hakkında her şeyi detaylı olarak kaleme aldık… Oğuz Atay – Tehlikeli Oyunlar Romanı İncelemesi Oğuz Atay’ın önemli eserlerinden biri olan “Tehlikeli Oyunlar “ adlı roman 1973 yılında yazıldı. Yazıldığı dönem hakkında birçok ipuçları barındıran eser, oyun içinde oyun tekniği, zaman anlayışı ve farklı anlatım teknikleriyle göze çarpar. Bu romanı Oğuz Atay ’ın “Tutunamayanlar “ romanından sonra yazılmış olan ikinci romanıdır. Roman dört ana bölümden ve on sekiz alt bölümden oluşur. Yazar, romanın çalışmalarına başladığında James Joyce’un Ulysses ’i ve Vladimir Nabokov’un Solgun Ateş adlı romanları gibi birçok kitaptan ve kaynaktan etkilenerek yazdığına dair yaklaşımlar vardır. Bu yaklaşımı destekleyecek türde, romanın bir bölümünde kullandığı yöntem Nabokov’un romanının benzeş olduğudur. Tehlikeli Oyunlar’da yer alan bazı bölümler eklektik seçmecilik bir anlayışla yazılmıştır. Roman, “zaman”, “okur” durumunda yarattığı şizoid kişilik bozukluklarından biri olan bu hastalık, sosyal ilişkilerde yakınlık kurmaya isteksiz olma ve duygularını göstermede kısıtlılık yaşamadır teknik bakımından ele alınır ve romanda “yorumlayıcı işbirliği” ile “inançsızlığın askıya alınması” kavramlara yer verildi. Tutunamayanlar ve Tehlikeli Oyunlar Romanlarının Karşılaştırması Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar adlı romanı, ilk eseri olan Tutunamayanlar romanının devamı niteliğindedir. Bir nevi Tutunamayanların bittiği yerde Tehlikeli Oyunlar başlar. Tutunamayanlar romanının sonunda Turgut Özben her şeyi bırakıp yanına sadece hayali arkadaşı Olrici alıp kasabaya yerleşir. Tehlikeli Oyunlar’ da ise Hikmet Benol, yaşadığı düzeni tamamen arkasında bırakarak gece kondu mahallesine yerleşir. Bu bakımdan karşılaştırdığımızda Hikmet Benol’un gece kondu hayatına geçiş yapması, tıpkı Turgut Özben’ in yakın arkadaşı olan Selimin intihar etmeden önceki hayatına benzemektedir. İlginizi Çekebilir Nazım Hikmet Sözleri, Şiirleri ve Kitaplarından Alıntılar Tehlikeli Oyunlar romanının ana karakteri olan Hikmet Benol tıpkı Turgut gibi hayata tutunmayı bir türlü becerememiştir. Onun hayatı gecekondu mahallesinden öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılıyor. Öncesinde düzenli ve rahat bir hayat yaşayan karakter sonraki hayatına geçtiğinde bu dönemi tamamen yaşanmamış sayacaktır. Neden mi? Hikmet, Sevgi Hanımla evlendikten sonra rutin bir hayata geçmiş ve bir türlü yaşadığı toplumun beklentilerini karşılamayı becerememiştir. Bu doğrultuda toplum tarafından dayatılan iyi bir koca modeline ayak uydurmaya çalışmıştır. Ancak Hikmet, bu beklentilere uyum sağlayamamıştır. Evliliğin beraberinde getirdi hayatı şu şekilde anlatır Bir sürü yemek yapılmıştı ve ben damattım. Yeni ve sonradan olma akrabalar edinmiştim. Bir kere kayınpederim vardı ve bazı kızlar bana enişte diyordu. Anlamadığım şakalar yapılıyordu, ikinci sınıf şakalar.” Bura açıklama direk akıllara Turgut Özben’in tutunduğu hayatı çağrıştırıyor. Tıpkı Hikmette bu evliliği kendisini dış dünyaya bağımlı kıldığı bir unsur olarak görüyordu. Bu yüzden Hikmet karısını, toplumun oluşturduğu dış gerçekliğin birer aynası olduğunu kabul eder. İnsan evine bir biblo alınca kendini bir başka hisseder değil mi? Üstelik bu yumuşak biblo konuşuyor, “kocacığım, kocacığım” diye çevremde dönüp duruyordu.” Oğuz Atay – Tehlikeli Oyunlar Romanının Konusu Romanda, Hikmet’in eşi Sevgi Hanım’dan bahsedilirken annesine ve babasına da değinilir. Sevgi çocukluk yıllarından beri aile sıcaklığı alamayan bir kadın olarak büyümüştür. Bu neden evlendikten sonra sıcak bir yuva kurmak ve iyi bir eş olmak gibi bir çabaya girmiştir. Hikmette bu evlilikte Sevgi Hanımın beklentisini bildiği için, kendi evliliğinde de bunu uygulamak istemiş ancak Hikmet’in hayata bakış açısı değişmesiyle, bunun önüne set koyulmuştur. Başka bir yaşantı olacak bu İşte, Sevgi yok, kayınpeder yok, pijama yok, ev başka, eşyalar farklı…” Bir sabah uyandığında her şeyi geride bırakıp, gecekonduda yaşama fikri Hikmet için dünyanın gerçeklerinden sıyrılıp kendi mağarasına yani iç dünyasına çekilmiş ve sığındığı bir dünya oluşturmuştur. Gecekonduya taşındıktan sonra önceki hayatında Hikmeti tamamen yok sayar ve eski Hikmet’ten yalnızca “H” diye söz eder. Romanda şu sözleriyle bunu anlıyoruz H” diye söz eder “Ben kimdim? Sağlığında H olan biri. Beni yaşatmadı aslında, benimle birlikte yaşamadığı için… Onu buraya getirmedim… Benim de bir geçmişim olacak albayım, onu gecekonduda kuracağım. “ Oğuz Atay gecekondu hayatı derken neyi kastetmiş olabilir? Hikmet’in gecekondu hayatını “Ben de susarım o zaman. Gecekondum da oturur, anlaşılmayı beklerim” gibi soyut bir anlamla ifade eder. Bizatihi olarak fenomen dünyadan sıyrılıp, zihninde yarattığı oyunlarla kendine ait bir iç dünya yaratmıştır. İlginizi Çekebilir Özdemir Asaf Kimdir? Eserleri ve Şiirleri Oğuz Atay, gecekondu hayatını anlatırken sık sık Hikmet’in bilinçaltındaki dünyasına iner. Roman kullandığı teknikler farklı olduğundan okuyucunun kafasında belirsizliklere yol açar. Romanda, Hikmet’in gece kondu hayatına eşlik eden en yakın dostları Hüsamettin ve Nurhat, gerçek hayatta varlar mı, yoksa zihninde yarattığı bir arkadaş mı? gibi belirsizlikler taşırlar. Bu belirsizlikler romanın ilerleyen sayfalarında da devam eder. Atay’ın, 12 Mart askeri darbesinden sonra yazdığı Tehlikeli Oyunlar adlı romanın içeriği hakkında şu şekilde bahsedilmiştir Hüsamettin ile eşi Nurhayat Hanım’ın gerçekten var olup olmadıkları belli değildir ve okuyucuda şüphe uyandırır. Kendi içerisinde birçok alt karaktere bölünen Hikmet bile belli bir noktadan sonra kendi varlığından şüphe duymaktadır. Böylece Atay’ın üst kurmacayla yapmak istediği, her şeyin aslında bir kurgu olduğu gerçeğini vurgulamaktır. Başka bir deyişle Atay’a göre hayat bir oyundan ibarettir.” Bu belirsizlik içinde gece kondu mahallesindeki evini bir sığınak olarak görürken, kendi kendine geliştirdiği oyunlar üretir ve bu oyunlarda varolmaya çalışır. “Oyunlarımıza kim karışabilir? Herkesi istediğimiz gibi yargılayabiliriz. Acaba gerçekten öyle mi? Oyunlarda bile olsa hür olmak mümkün mü?” Hikmet kendince yarattığı bu oyunlarda başarılı olup olmadığını romanın sonunda intihar etmesiyle sembolik bir dille açıklamıştır. Ancak bu intihar da tıpkı Tutunamayanlar romanında Selim’in intiharı gibi kendini gerçekleştirmenin bir yolu olarak görür. Oğuz Atay’ın romanda yoğun bir şekilde uyguladığı teknik fenomen dünya ile kurmaca dünyanın silik ayrımın da karakterlerin varlık kazanmasıdır. Ayrıca romanda Hikmetin iç dünyasındaki gerçekliklerin ön plana çıkartılmasıyla romanın sonunda uyku ile uyanıklık arasında bir hal olarak yorumlanmıştır. Bu durumda romanın ana karakteri olan Hikmet Benol’un gecekondu mahallesine taşınmadan önceki hayatının bir değeri yoktur. Çünkü kahraman bundan sonraki hayatını hayal dünyasında var ettiği “kendi beni” olarak tanımladığı soyutlukta bulur. Bu nedenle Hikmet’in maddi olarak bedeni bir anlam ifade etmediği için intihar etmesi arkasından gelen kaçınılmaz bir son olmuştur. Oyunlar, oğlum Hikmet, gerçeğin en güzel yorumlarıdır. Bizim gerçek dediğimiz şey de bazı güçlükler yüzünden iyi oynanamayan oyunlardır.” Romanın diğer karakteri olan Hüsamettin Tambay ile gecekondu mahallesinden tanışıyorlardır. Atay, bu karakteri Hikmet’in akıl hocası olarak ele almış ve bir alt beni olarak nitelendirmiştir. Albayla oyunlar yazarken, Hikmet’in iç konuşmaları ve hayalleri oyunlara dâhil olur ve onun kendi iç dünyası ile hesaplaşması Albay ile birlikte yazdığı bu oyunlarda netlik kazanır. İlginizi Çekebilir Oğuz Atay Kimdir? Hayatı, Kitapları ve Edebi Kişiliği Hikmet’in gecekondu hayatındaki arkadaşlarından biri olan Hüsamettin Tambay ise, belirsiz bırakılmışlığın veya Hikmet’in bir başka alt beni olduğunun ötesinde bir kahraman olarak ele alınırsa, iç ve dış dengelerini oluşturabilmiş bir insan olarak karşımıza çıkar. Bu özellikleriyle Selim ve Süleyman Kargı ilişkisinde olduğu gibi Hikmet’e yer yer akıl hocalığı yapar ve yol gösterir. Hikmetin oyunlarında yardımcı olan birisi olarak göze çarpar. Anlamıyorum” diye mırıldandı Hüsamettin Bey. “Neler olduğunu hakikaten hatırlamıyorum Hikmet. Sen bana müsait bir zamanında anlatırsın olmaz mı?” Kâğıtları topladı “İfade edemediğim bir eksiklik hissi var içimde, Hikmet oğlum. Sanki her şey başka türlü oynanabilirdi.” Odadan çıktı, kapıyı yavaşça kapadı.” Bu oyunlarda, Albayın oynadığı oyunlar daha iyimserdir ve Hikmet’in intihar etmesinin sebebini hayat oyununu yanlış oynamasıyla ilişkilendirir. Bu şekilde yanlış düşünse de gerçeği kendiside bilmiyordur ve şu sözlerle ifade eder İfade edemediğim bir eksiklik hissi var içimde, Hikmet oğlum. Sanki her şey başka türlü olabilirdi, başka türlü oynanabilirdi. “ Romanda kurmacaya sıklıkta yer verildiğinden, sonlarına doğru Albayın onun kurmaca dünyasına ait olduğunu anlıyoruz. Diğer karakterlerin aksine gerçek bir karakter olan Nurhat, Hikmet’in gecekondu hayatında iletişim kurabildiği karakterdir. Nurhat, eşinin vefatı üzerine dul kalan bir kadındır ve hayatın zorluklarına karşı tek başına mücadele eden güçlü bir kadın simgesini ifade eder. Hikmet bu güçlü kadını kafasında oynadığı oyunlarla yeniden canlandırır ve yeni bir forma sokar. İyi bir müzik tarzı olan, kendini güzel bir dille ifade edebilen biri haline getirir. Ancak bu da Hikmet’in kendi iç beniyle oynadığı oyunlardan biri olmanın ötesine geçemez. Oğuz Atayın Tehlikeli Oyunlar adlı romanında Sevgi, Albay ve Nurhat dışında kalan bir diğer kahraman ise Bilgedir. Ancak Hikmet, Bilgeyi diğer kahramanlardan farklı bir yere koyar. Çünkü hayata baktıkları yön aynı yerdir ve Hikmetle benzeş özelliklere sahiptir. Bilge, isminden de anlaşılacağı gibi duyguları yerine aklıyla hareket eden bir karakterdir. Dış dünyadaki çetrefilli olaylardan kaçarak yalnızca kendisine has bir dünya yaratarak bu ilkeler doğrultusunda yaşayan bir kadındır. İlginizi Çekebilir Oğuz Atay “Tutunamayanlar” Roman Özeti ve Kitap Alıntıları Bu noktada şöyle bir uyumsuzluk yaşanır. Hikmet ve Bilge birbirlerine benzedikleri için istemedikleri maddi dünyaya bağlanmaları anlamına gelmektedir. Hikmet, Bilgeyi çok istemesine rağmen bir kadının bir erkeği evcilleştirdiğini, hayatını düzene soktuğunu ve hayal dünyasında yaşamasını engelleyeceğini düşündüğü için kendiyle çelişir. Romanda yer alan şu sözleriyle daha net anlayabiliriz Biz onları kafamızdaki oyunlara uydurmaya çalışırken onlar, -kafaları olmadığı için-bizi hayata uydurmaya çalışırlar. Oysa bizim hayatla görülecek hesabımız vardır.” Atay romanda Bilgeyi tıpkı Hikmet gibi düşünen, sorgulayan, kendi benliğini aramaya çalışan biri olarak gösterse de Hikmet kadar toplumdan kendini soyutlayamaz ve romanın bir yerinde Hikmet Şu sözlere yer verir ..bu oyunlardan usandım… Gerçek biri olmak istiyorum senin için… Oysa sen, yalnız kafandakilerle ilgilisin. “ Bilge, doğu- batı arasındaki karşılıkta batılı ve şehirli birisidir. Tehlikeli Oyunlar romandaki gerçekliğin simgesi Bilgedir ve romanın geçmiş zaman ile şimdiki zaman arasında karmaşık bir yapıya neden olduğunu, bunun da okurun zihninde karmaşa yarattığından söz edebiliriz. Romanın sonuna gelindiğinde kafasında kurduğu oyunların her biri bir hayaldir ve onun gerçeği olmadığını anlar. Bu hayali uzatmak son derece yersizdir ve gecekondusunda oturup anlaşılmayı bekleyen Hikmet’i kimse anlamamıştı. Tıpkı Turgut gibi intihar onun için bir kurtuluş yoluydu ve intihar ederse sesini duyacaklarını düşündü. Hayata tutunamayanlardan biri olarak Hikmet Benol, ahşap evinin üçüncü katına çıkar ve kendini atarak intihar eder. Peki, bu intiharıyla hayatını sonlandıran Hikmetin sesini duydular mı dersiniz? Tehlikeli Oyunlar Kitap Alıntıları Oğuz Atay’ın ikinci romanı olan “Tehlikeli Oyunlar” , tıpkı Selim Işık gibi hayata tutunamayan Hikmet Benol’un ruhsal bunalımlarını,kendi iç dünyasıyla verdiği iç savaşı roman Türk edebiyatında postmodernizmin ilk örneği olarak yerini alır. İşte, düşle gerçeğin birbirine karıştığı, üstkurmacanın kurguya bolca yer verildiği Tehlikeli Oyunlar romanından alıntılar… “İnsanlardaki zavallılığı, önce çocuklar seziyor galiba. Delileri de önce onlar kovalar.” “Huzurumuz var da denemez. Vaktimiz bol olduğu için, bütün günümüzü huzursuzlukla dolduramıyoruz sadece.” “Artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum; daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. Bir roman, kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendini…” “Önce konuşur, sonra düşünür.” dedi Hüsamettin Bey, yavaş bir sesle. “Hepimiz gibi.” “Bazı insanların, bazı şeylere hiç hakları yoktu ne var ki, insanlar da en çok, bu hiç hakları olmayan şeyleri yapıyorlardı.” “…Onlar da bize gerçek gönderirler. Gerçek tohumları gönderirler. Biz, o gerçeklerden, kendimize göre gerçekler yetiştirmeye çalışırız.” “Her biri kendi kafasındaki dünyayı yaşadığı halde, hep birlikte oldukları için, aynı nedenle duygulandıklarını, aynı şeylere güldüklerini sanıyorlardı.” ” Bu ülkede çocuklara yer yok. Başka ülkelerde varmış, her tarafı yeşil ülkelerde. Biz, büyük bir sabırsızlıkla çocukların büyümelerini bekliyoruz. Onların kafalarına vuruyoruz, adam olmaları için. Seniyezitseni olarak görüyoruz onları. Kafalarını tıraş ediyoruz çabuk büyüsünler diye. Benim içimdeki çocuk büyümedi. Yirmi üç Nisan’da onu da bir saatlik başbakan yapsalardı belki büyürdü. Hayır, büyümezdi. Yıllardır taşıyorum içimdeki çocuğu; yaşamadığı için büyümedi hiç, amcası.” “Gerçek, başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür.” “Birimi var mı Hikmet Amca?” “Birimi insandır.” “Hayır, kelimeler aldatıcıydı; kelimeler, bizi gerçeklerden uzaklaştıran küçük tuzaklardı.” “İnsanlık öldü. Belki de hiç yaşamamıştı. Belki de benim insanlığım diye bir şey yoktu. Ben hücremde yanlış hayallere sürüklenmiştim. Korkaklığımı insanlık sanmıştım. Yalnızlığı insanlık saymıştım.” Beni anlamalısın… Çünkü ben kitap değilim; çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz. Yaşarken anlaşılmaya mecburum. Oğuz Atay Tehlikeli Oyunlar Hakkında Sık Sorulan Sorular Tehlikeli Oyunlar Romanın Türü Nedir? Atay'ın Tutunamayanlar adlı romanından sonra ikinci başyapıtı olan Tehlikeli Oyunlar adlı romanın türüne bakıldığında sıkça kurguya yer verilmiştir.. Tehlikeli Oyunlar Romanı Kaç Sayfadır? Oğuz Atayın sıra dışı romanı olan Tehlikeli Oyunlar 479 sayfadır Hikmet Benol Kimdir? Hayata Tutunamayanlar'dan biri olan Hikmet Benol'un ruhsal bunalımları, hayatı gereksiz bulması nedeniyle kendi iç dünyasıyla verdiği mücadeleyi anlatır. Ayrıca roman Türk edebiyatında postmodernizmin ilk örneğidir. Tehlikeli Oyunlar Ne Anlatıyor? Hikmet Benol adlı tutunamayan bir adamın yaşam öyküsünü anlatır. Okurun karşısına yeni boşanmış ve mutsuz bir adam olarak çıkan Hikmet Benol bu hayatını geride bırakarak gecekondu mahallesine taşınır. Kendi iç dünyasıyla yüzleşir ve hayatına düşünceleri ve yalnızlığı ile devam eder. Bu yazıyı puanlamak için tıklayın! Oğuz Atay’la “Tutunamayanlar” üzerine Pakize Kutlu’nun Oğuz Atay’la yapmış olduğu aşağıdaki röportaj Yeni Ortam’da 30 Eylül 1972 tarihinde yayımlanmıştır. 1970 TRT Roman Ödülü’nü kazanan ilk romanınız Tutunamayanlar’a karşı eleştirmenlerimiz genellikle yaklaşmaktan kaçınır bir tavır takındılar. Romanınızı ödüllendiren TRT seçici kurul üyesi edebiyatçılarımız da bu suskunluğa katılır göründüler. Tavrı bütün olarak nasıl yorumluyorsunuz? Eleştirmenlerimizin, daha doğrusu uzun süredir yazmayanların dışında olanların kafasında belirlenmiş, sınırları çizilmiş bir roman tanımı var sanıyorum. Bu yüzden bir kitabı bu ölçülere uyup uymamasına göre değerlendiriyorlar. Belki de benim yazdığım, bir bakıma karmaşık ve alışılmadık sayfalar için henüz yeni bir kalıp bulamadılar. Oğuz Atay, romanınızın yapı, içerik ve anlatım çeşitliliği bakımından alışılandan farklılığı hemen dikkati çekiyor. Anlatım özelliğindeki değişiklikler, sıçramalar ve hız okurun romana girmesini bir ölçüde güçleştirmiyor mu? Bu, okurla aranızda kurmak istediğiniz bağ bakımından düşündürücü değil mi? Ülkemizde okur sayısı oldukça düşük. Büyük kalabalıklarla bağ kurduğu sanılan romanların bile aydınların dışında bir okuyucu kütlesi bulunduğunu sanmıyorum. Üstelik aydınlar, bir de kendileri hakkında yazılanları okumak zorunda. Bu bakımdan benim gibi yeni yazmaya başlayan birini arayıp bulmak ve alıp okumak zahmetinin üstesinden gelmiş okuyucuların, ilk bakışta yorucu görünen sayfalar arasında güçlük çekmeyeceğine güveniyorum. Okur yazarı az olan ülkemizde bile, okuyucular böyle bir kitap yayımlandığını haber alırlarsa, birçok yazarımızın aklından bile geçiremeyeceği bir yetenekle daha neler neler okuyabileceklerine inanıyorum. Okuyucuyu yeteneksiz sayarak yazmak istediklerini sadeleştirme çabasına girişenlerin de neden oturup yazdığını anlamıyorum. Tutunamayanlar ile ne yapmak, neyi vermek istediniz? Tutunamayanlar ile çok basit bir iş yapmak istedim; insanı anlatmayı düşündüm. Kapalı dünyalar içinde yaşayan yazarların bile bu cümleye hemen isyan edeceğini, “Peki herkes ne yapıyor?” diye öfkeleneceğini bildiğim halde bu basit gerçeği söylemekten kendimi alamıyorum. Ben, kahramanlarımın iplerini istediği gibi oynatarak insanlardan kuklalar yaratan büyük romancıların yeteneklerinden yoksunum. Roman kahramanlarına uygulayacak büyük nazariyelerim, onları peşinden koşturacağım büyük ülkülerim yok. Ya da insanlara, özellikle tutunamayanlara saygım büyük olduğu için, acıyorum onlara; böyle büyük büyük meselelerin makale, inceleme, deneme gibi yazı türlerinin konusu olduğunu sanıyorum. Tutunamayanlar’dan Selim Işık kimdir? Selim Işık, birçok tutunamayanın bileşkesidir. İntihar eden bir arkadaşım, Ural var; ama bütünüyle Selim Işık o kadar değil. Belki ben varım bu cümleyi yazmayın. Adlarını yazmanın sakıncalı olduğu birçok arkadaşım var. Herkesin “tutunan” olmak istediği bir ülkede tutunamayanlığı seçen Selim Işık’la yakınlığının olması birçok kimseye dokunur diye onların adlarını saymak istemiyorum. Selim öldü. Selimlik de ölmüştür. Başarının insanı sevimsizleştirdiğini yazmıştım bir yerde; fakat tutunamayanlığın sevimliliğine de kimsenin yanaşmadığını görüyorum. Neden yanaşsınlar? Bir arkadaşımın dediğine göre, ben romanda herkesi bir bakıma tutunamayanlığa çağırıyormuşum. Henüz bir karşılık alamadım. Ya Turgut Özben? Turgut Özben’in durumu farklı bir bakıma. Turgut, bütün çabasına rağmen tutunamıyor. Bu açıdan Selim kadar akıllı değil. Belki de Turgut, bir kişinin, bir tutunamayanlar prensinin ortaya çıkarak, hepsi adına sonuna kadar dayanmasını istediği için kata, arabaya ve küçük burjuva nimetlerine boş verip tutunamamayı seçiyor. Selim’le birlikte Selim öldükten sonra yola çıkıyor. Son olarak bir trende görmüşler onu. Belki yolculuğu bitmemiştir daha. Bir de hikâyeniz yayımlandı. Yeni Dergi’nin, Eylül 1972 tarihli sayısında. Roman ve hikâye bağlantısı üstüne düşündükleriniz? Bugün hâlâ ayrı türler olarak tanımlanabilir mi? Bugünlerde hikâye yazıyorum. Kısa yazmaktan başka bir meselem yok; çünkü 60 sayfalık bir hikâye yazdım, bastırması güç oluyor dergilerde. Romanda şiir, oyun, makale hepsi uydurma elbette gibi birçok türden yararlanmıştım. Romanın bu bakımdan hikâyeden farklı imkânları var herhalde. İkinci romanım Tehlikeli Oyunlar’da özellikle oyun parçaları var. Bunun dışında, bu iki tür arasında farklar varsa onu eleştirmenler daha iyi bilirler. Yazarlarınızı açıklar mısınız? Neden sevdiğinizi, gerekçeleriyle? Sevdiğim yazarların başında Kafka ve Dostoyevski’yi sayarsam, Tutunamayanlar’ı okuyanlar için şaşırtıcı olmaz herhalde. İnsanı, bu arada Selim Işık’ı yalnız bırakanların dünyasında böyle yazarlara da tutunamazsak sonumuz ne olur? Gonçarov’un Oblomov’u, bir zamanlar hepimizi çok sarsmıştı. Stendhal, Laclos, George Eliot, Henry James, Melville, Nabokov gibi ustalardan da etkilendiğimi sanıyorum. İnsan roman yazmak istediğinde bir yazarın dediği gibi, başka romanlara heyecan duyarak kapılıyor. “Hayatı roman” olanların yazdığı pek görülmüyor. 24 Temmuz 2021 Bunlar da ilginizi çekebilir 81 ilin kütüphaneleri Türk Telekom ile dijitalleşiyorCemal Süreya “Evlenince aşk mutlaka biter!” » Oğuz Atay - Tutunamayanlar Kitabı Hakkında Bilgi ve Özeti Arka Kapak Tutunamayanlar, Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir. Berna Moran, Oğuz Atayın bu ilk romanını "hem söyledikleri hem de söyleyiş biçimiyle bir başkaldırı" olarak niteler. Morana göre "Oğuz Atayın mizah gücü ve duyarlılığı ve kullandığı teknik incelikler, Tutunamayanları büyük bir yeteneğin ürünü yapmış, eserdeki bu yetkinlik Türk romanını çağdaş roman anlayışıyla aynı hizaya getirmiş ve ona çok şey kazandırmıştır." Küçük burjuva dünyasını ve değerlerini zekice alaya alan Atay, "saldırısı tutunanların anlamayacağı, rededeceği türden bir romanla yapar." Oğuz Atay ve Tutunamayanlar Kitabı Hakkında Bilgi Yayınlandığı 70’li yıllarda ilgi görmeyen Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanı 90’lı yıllarda her entelektüelin kitaplığında bulunması gereken zorunlu bir klasik halini almıştı. Bugün ise Tutunamayanlar entelektüel çevrenin yeni baştan ilgi odağı olmuş durumda. Romanın dönemsel zamanlarda zirveye oturma sebebini “Modernlik ve post modernlik arasında sıkışıp kalmış günümüz Türk edebiyatındaki boşluğu Oğuz Atay Yazarlığı’ ile doldurabilme çabası” olarak görüyorum. Atay, bugün yaşamış olsaydı eğer, yıllar sonra tutunabilmiş olmanın sevincini duyumsardı içinde. Çünkü “Tutunamayanlar” bilinçaltından bilinç seviyesine çıkan bir “Tutunabilme Çabasını” anlatıyor. Birçok eleştirmen ağız birliği etmişçesine kitabın, Türk aydınını eleştiren bir yapıya sahip olduğunu dile getirmekte. Bu kısmen doğru olsa da kitap gerçekte “Tutunamayanlar”ın bir romanı. Kitap, salt konusunun dışında deneme ve değinme türünün de sıklıkla kullanıldığı çok katmanlı bir yapıya sahip. Hiciv ve ironik çeşitliliğin son derece cömert kullanıldığı tam bir mizansel. Mizahın zihinleri zorlayan etkisi ve yarattığı karmaşık yapıyla dikkatli bir okur yaratmaya çalışan, olağanüstü bir roman. “Tutunamayanlar”, romancılığın belirli kalıplar içinde yani roman kurgusunun ve yazım tekniğinin belirli kurallar bütünü ve dizaynına uygun aynı formayı giyen futbolcular gibi tek bir model ve biçimde olması gerektiğini sanan yazar ve eleştirmenlere eşsiz bir örnek, basit bir tabirle edebi bir -kapak- niteliğinde. Dünya edebiyatında kuraldışı tekniklerle edebiyatın zirvesine oturmuş birçok eser mevcutken bu yönüyle Tutunamayanlar romanı Türk edebiyatındaki tek örnek sayılabilir. Oğuz Atay’da romanını kendi özgür alanı olarak seçmiş ve dilediği gibi işlemiştir. Romanın bugün küt halini alması onun kaleminin gücünü gün yüzüne çıkartmaktadır. Peki, kimdir bu “Tutunamayanlar” romanının yazarı? Neden böyle bir kitap yazmaya ihtiyaç duymuş? Yoksa bu bir “Tutunabilme Çabası mı?” Tüm bu soruların cevabı ise kitabın içinde mevcut. Oğuz Atay 1957 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi’nden mezun olur. 1970 yılında TRT Sanat ödülleri yarışmasında “Tutunamayanlar” romanı başarı ödülü kazanmış olan Atay, Mühendislik Fakültesin’den mezun olduktan 3 yıl sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nde öğretim üyeliği yapar. 1975’te ise doçentliğe yükselir. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlanmaya devam eder. Kendisi gibi bilim adamı olan Prof. Dr. Mustafa İnan’ın yaşamöyküsünü anlattığı “Bir Bilim Adamının Romanı” adlı eseri 1975’te yayımlanır. Aynı yıl “Korkuyu Beklerken”, “Oyunlarla Yaşayanlar” adlı romanları yayımlanır. Hayattayken yazdığı fakat yayımlanmadan hayatını kaybettiği “Günlük” adlı kitabı 1987’de “Eylembilim” ise 1998’de yayımlanır. 1972’de yayımlanan ilk romanı “Tutunamayanların” devamı niteliğinde olan “Tehlikeli Oyunlar” ise 1972’de yayımlanmıştır. Kahramanları Selim Işık, Turgut Özben, Süleyman Kargı, Metin Kutbay, Nermin Özben, Günseli Ediz, Olric Konusu Yayınlandığı 70’li yıllarda ilgi görmeyen Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar adlı romanı 90’lı yıllarda her entelektüelin kitaplığında bulunması gereken zorunlu bir klasik halini almıştı. Bugün ise Tutunamayanlar entelektüel çevrenin yeni baştan ilgi odağı olmuş durumda. Romanın dönemsel zamanlarda zirveye oturma sebebini “Modernlik ve post modernlik arasında sıkışıp kalmış günümüz Türk edebiyatındaki boşluğu Oğuz Atay Yazarlığı’ ile doldurabilme çabası” olarak görüyorum. Atay, bugün yaşamış olsaydı eğer, yıllar sonra tutunabilmiş olmanın sevincini duyumsardı içinde. Çünkü “Tutunamayanlar” bilinçaltından bilinç seviyesine çıkan bir “Tutunabilme Çabasını” anlatıyor. Birçok eleştirmen ağız birliği etmişçesine kitabın, Türk aydınını eleştiren bir yapıya sahip olduğunu dile getirmekte. Bu kısmen doğru olsa da kitap gerçekte “Tutunamayanlar”ın bir romanı. Kitap, salt konusunun dışında deneme ve değinme türünün de sıklıkla kullanıldığı çok katmanlı bir yapıya sahip. Hiciv ve ironik çeşitliliğin son derece cömert kullanıldığı tam bir mizansel. Mizahın zihinleri zorlayan etkisi ve yarattığı karmaşık yapıyla dikkatli bir okur yaratmaya çalışan, olağanüstü bir roman. “Tutunamayanlar”, romancılığın belirli kalıplar içinde yani roman kurgusunun ve yazım tekniğinin belirli kurallar bütünü ve dizaynına uygun aynı formayı giyen futbolcular gibi tek bir model ve biçimde olması gerektiğini sanan yazar ve eleştirmenlere eşsiz bir örnek, basit bir tabirle edebi bir -kapak- niteliğinde. Dünya edebiyatında kuraldışı tekniklerle edebiyatın zirvesine oturmuş birçok eser mevcutken bu yönüyle Tutunamayanlar romanı Türk edebiyatındaki tek örnek sayılabilir. Oğuz Atay’da romanını kendi özgür alanı olarak seçmiş ve dilediği gibi işlemiştir. Romanın bugün küt halini alması onun kaleminin gücünü gün yüzüne çıkartmaktadır. Peki, kimdir bu “Tutunamayanlar” romanının yazarı? Neden böyle bir kitap yazmaya ihtiyaç duymuş? Yoksa bu bir “Tutunabilme Çabası mı?” Tüm bu soruların cevabı ise kitabın içinde mevcut. Oğuz Atay 1957 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi’nden mezun olur. 1970 yılında TRT Sanat ödülleri yarışmasında “Tutunamayanlar” romanı başarı ödülü kazanmış olan Atay, Mühendislik Fakültesin’den mezun olduktan 3 yıl sonra İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi şimdiki Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Bölümü’nde öğretim üyeliği yapar. 1975’te ise doçentliğe yükselir. Çeşitli dergi ve gazetelerde makale ve söyleşileri yayımlanmaya devam eder. Kendisi gibi bilim adamı olan Prof. Dr. Mustafa İnan’ın yaşamöyküsünü anlattığı “Bir Bilim Adamının Romanı” adlı eseri 1975’te yayımlanır. Aynı yıl “Korkuyu Beklerken”, “Oyunlarla Yaşayanlar” adlı romanları yayımlanır. Hayattayken yazdığı fakat yayımlanmadan hayatını kaybettiği “Günlük” adlı kitabı 1987’de “Eylembilim” ise 1998’de yayımlanır. 1972’de yayımlanan ilk romanı “Tutunamayanların” devamı niteliğinde olan “Tehlikeli Oyunlar” ise 1972’de yayımlanmıştır. Özeti Turgut Özben, evli ve İki çocuk babasıdır. Mühendistir ve rahat bir hayatı vardır. Selim’in intiharından sonra, bir dönüşüm sürecine girecek, kendi benliğini sorgulamaya başlayacaktır. 1933 doğumlu ve çocukluğu İkinci Dünya Savaşı’nda geçmiş biridir. Aydınlanmaya üniversite yıllarında başlar ve en çok örnek aldığı kişi ise Selim’dir. Onun gibi çok okumaya özenip okumadığı birçok kitap almıştır. Fakat iş hayatına atılıp evlenince birincil amacı para kazanıp rahat bir hayat sürmek olmuştur. Fakat Selim’in intiharı onu altüst eder ve arkadaşının hayatını araştırarak bir nevi benliğini bulmaya çalışır. Nitekim intiharı bir gazete haberinden öğrenir ve çok sarsılır. Turgut daha sonra Selim’in günlüğünü bulur. Günlüğü okudukça Selim’i intihara sürükleyen sebepler bir bir ortaya çıkmaya başlar. Selim’in son zamanlarında “Türk Tutunamayanları Ansiklopedisi” hazırladığı anlaşılır. Hüsnü Ergeç, Ahmet Çekingen, Nazmiye Erdoğdu yazdığı bazı tutunamayan’ karakterlerdi. Turgut bu ansiklopediyle sonuca ulaşır. Selim toplum tarafından kabul edilmeyen, farklı bir kişiliktir. Selim’in tabiriyle bir tutunamayandır. Böylece Turgut kendisinin de bir tutunamayan olduğuna karar verir. Sonunda da trende tanıştığı birine yazdıklarını verir ve ortadan kaybolur. Romanda, Turgut’un kendi iç sesini dinlemeye başladığında hep Olric’e başvurur. Olric devamlı efendimiz’ diye hitap eder Turgut’a. Romanın sonunda ise Turgut sadece Olric’le yaşamaya karar verir ve hayattan çıkıp gider.

oğuz atay tutunamayanlar uzun özet